Herkese yeniden selamlar, 

Bildiğiniz gibi geçen seneden beri Miya’larımızın aylık kapaklarının arkasında harika öneriler mevcut durumda. Bazen bir yemek önerisinden şarkı önerisine, bazen bir araştırma konusundan kitap önerisine dek uzanan bu eğlenceli ve geliştirici önerilerden benim bir gıda mühendisi olarak en çok ilgimi çekenlerden biri de şubat ayı kapağımızın arkasındaki probiyotikler konusu oldu. Size bu sefer  mesleki kimliğim ile seslenmek istedim, ne de olsa değişiklikler iyidir ve biz Miya’cılar bunu çok severiz, değil mi?

Özellikle günümüzde değişen yaşam koşullarını, yüz yüze kaldığımız pandemi şartları ve buna bağlı oluşan gereklilikleri düşündüğümüzde tüketicilerin sağlıklı gıdalara olan ilgisi günden güne artmaktadır. Tarihte de her gıda grubunun tüketici tarafında popüler olduğu bir dönem olmuştur. Günümüzün popüler gıda gruplarından birisi de prebiyotik bileşen/probiyotik mikroorganizma içeren gıdalardır. 

Her konuda tebliğler ve yönetmeliklere bağlı olduğumuz gibi gıda konusunda da yönetmelikler ve tebliğlere bağlıyız. Bu yönetmelik ve tebliğlerin gıda için adı ‘’Türk Gıda Kodeksi’’dir. Bu kodekste ürünleri adlandırırken uymamız gerekenlerden tutun da ürün içeriklerini paketlerin arkasına yazarken kullanacağımız yazı karakterinin yüksekliğine dek her şey tanımlıdır. Bu kodekslerden biri olan Türk Gıda Kodeksi Beslenme ve Sağlık Beyanları Yönetmeliği’ne göre probiyotik mikroorganizmalar sindirim sistemini düzenlemeye ve bağışıklı sistemini desteklemeye yardımcı olurlar. Prebiyotik bileşenler, sindirim sistemini düzenlemeye  ve bağırsak sitemini desteklemeye yardımcı olan probiyotik mikroorganizmaların bağırsakta gelişimini ve yaşamını desteklerler. Yani buradan da anlaşılacağı gibi probiyotik ve prebiyotik arasındaki fark sadece tek bir harf değildir. Prebiyotikler cansız, gıda bileşenleri iken probiyotikler bağırsaklarımızda yaşayan canlılardır. Prebiyotikler probiyotiklerin besinleridir diyebiliriz.  

Bazı ürünler doğal olarak, doğası gereği probiyotik mikroorganizma içerir. Bunlara örnek olarak  yoğurt, kefir, ayran, turşu, peynir, tereyağı, şarap, boza, şalgam, bira mayası verilebilir. Bazı ürünler ise sonradan prebiyotik gıda kaynakları kullanılarak prebiyotik içerir hale getirilir. Bu prebiyotik gıda kaynaklarından ticari olarak marketlerdeki ürünlerdr en çok kullanılan hindiba kökü lifidir. Hindiba kökü lifi yüksek oranda inülin içerir ve inülin prebiyotik bir gıda bileşenidir. Yani probiyotik mikroorganizmaların gelişimini ve yaşamını destekler. Prebiyotik gıdalar açısından marketlerde inülin eklenmiş çikolatan bisküviye, çok fazla çeşit ürün bulunmaktadır. Bu ürünler probiyotik bakteri içermezler, yalnızca prebiyotik içerdikleri için probiyotiklerin bağırsaklarımızda gelişimini desteklerler. 

Probiyotik mikroorganizma/prebiyotik gıda alımı bağırsak sağlığımızı olumlu yönde etkilerler. Mental  sağlığımıza faydalı olurlar. Kalp sağlığı üzerinde kanıtlanmış yararları vardır. Alerji ile savaşta kullanılabilir. Bağışıklık sistemimizi güçlendirirler. 

Her gıda için olduğu gibi alım miktarına dikkat edilmesi gerektiğini unutmamakla beraber probiyotik mikroorganizma içeren ve/veya prebiyotik bileşen içeren gıda tüketimi beslenme ve diyetimizin bir parçası olmalıdır. 

Sağlıkla kalın, ışıldayın… 

1 Yorum Var

Yorum Yaz