Hayatımızdaki var olan koşuşturmacaya kendimizi o kadar hızlı kaptırıyoruz ki suyla kapılıp giden bir yaprak gibi sürüklenip gidiyoruz ve durup dinlendiğimizde geçen zamana şaşırıyoruz. Şanslı olanlarımız ise zamanın değerini bilerek ona kapılmak yerine doğru kullanıyor.

Ne yazık ki ben bilmeyenlerin arasındaydım.

Hayatımı her zaman çok çalışmak üzerine kurmuştum. Çok çalışırsam iyi bir okula girerim, çok çalışırsam iyi bir derece ile mezun olurum, iş alanında çok çalışırsam iyi bir statü elde ederim. 

Çok, çok, her zaman daha fazlası. 

Evet, istenilen hedef için çok çalışmakta bir sorun yok. Elde edilen zaferler, başarılar çok çalışmayla oluyor ama ben ne için çok çalışıyordum? Hayallerim için başladığım bu tempolu yolculukta çok farklı yollara savrulmuştum. Artık gitmek istediğim yolda değildim. 

Hayatım artık öyle bir noktaya gelmişti ki artık çalıştığım işten başka önemli bir şey yoktu. Ne ailem ne dostlarım ne de kendim… Hepsini hayalim bile olmayan bir iş yüzünden kenara atmıştım. Bunların farkında bile değildim. 

Sonra mutsuzluluk bir sabah sisi gibi hayatıma girdiğinde sabahları yataktan kalkmak daha zor olmaya başladı. Bir şeyler yanlıştı ama ne? Her ne kadar kendi tempomda ilerlesemde içimde bir yerlerde hayatımda bir sorun olduğunu biliyordum. 

Bir sabah eski defterlerimi düzenlerken elime geçen plannerlarıma baktım. Rengarenk süslediğim, hayallerimi yazdığım, planlarımı not aldığım bu defterde kendimi zamanla ne kadar kaybettiğimi fark ettim. Sanki o hayaller, planlar başkası tarafından yazılmıştı. Ben ne ara kendimden bu kadar uzaklaşmıştım?

“Asıl soru bana kimin izin vereceği değil; beni kimin durduracağı”

                                                                                              Ayn Rand

30 yaşındaydım ve önümde iki seçenek uzanıyordu. Ya var olduğum işteki tecrübelerimi kullanarak beni maddi ve manevi memnun etmeyen bir işte yoğun çalışmalarıma devam edecektim. 

Ya da her şeye yeniden başlayacaktım. 

Beni ben yapan ne varsa topladım ve geleceğin bana ne getireceğini bilmemekten dolayı korksamda cesaretimi toplayarak işimden ayrıldım. Onca emek, gecemi gündüzümü kattığım işten ayrılmıştım. Bir hüzün hissinin çökmesini bekledim ama hayır, rahatlama ve özgürlük duygusundan başka bir şey hissetmedim. Sonunda kendi yoluma yeniden dönmüştüm ama bir sorun vardı nasıl başlayacaktım? Zaman içinde çalıştığım işte insanlardan öyle yara almıştım ki yeniden insanlara eskiden olduğu gibi güvenebilir miydim emin değildim.

“Yaranız, içinize ışığın girdiği yerdir”

                                                                Mevlana

Yeni bir yola başladığınızda hayatınızda sizi destekleyen insanlar olduğu gibi sanki içinizdeki endişe yetmezmiş gibi daha da karamsar olmanıza neden olan insanlarda var olacaktır. Benimde öyle insanlar çevremde vardı. Hayatımdaki değişimin ikinci adımında beni negatife düşüren insanlardan uzaklaştım. Hayatımı yeniden inşaa edecektim. Ailemler vakit geçirdim. Arkadaşlarımla bağlarımı yeniden güçlendirdim. Aldığım yarları birbir ışıkla doldurdum.

“Eğer kendini yanlış bir hikayenin içinde bulursan, ayrıl!”

                                                                                   Umo Williems

Nerede yolumdan sapmıştım?  Hangi zamanda kendi planlarımı hedeflerimi geri plana itmiş, sonrada tamamen farklı bir nokta da bulmuştum kendimi. Bu bilmediğim yolda ilerlemek için kendimi o kadar zorlamıştım ama bu yol bana ait değildi. Eski planlayıcılarımda başarılı olmak için ne kadar hevesli olduğumu görebiliyordum. Artık nerede durduğumu görebiliyordum. Tek yapmam gereken yeniden başlamaktı ama nereden başlayacaktım.

“Cesaret, Sevgili kalbim”

                          C.S. Lewis

Bir kitapta cesur olan insanların aslında ne kadar korktuğunu ama buna rağmen yine de cesur olmayı seçtiklerini ve onları diğerlerinden ayıran en temel noktanın bu olduğunu okumuştum. Kendimle yüzleşmek aydınlanmama ve hayata daha farklı gözlerle bakmama neden oldu. 

Biliyorum hayatını değiştir demek çok kolay, bazen insanı istemediği yere bağlayan durumlar olabiliyor ama insan hayatı o kadar hızlı bir şekilde ilerliyor ki ne olduğunu anlamadan ömür geçiyor. Yaşlandığım zaman koltuğumda oturduğumda o zaman keşke karar verip yeni bir yola girseydim dememek için tüm riskleri göze aldım. 

Şimdi kendi hikayemi kendim yazmaya başladım.

Bir planlayıcı insan hayatını ne kadar değiştirebilir? 

O benim dünüm, bugünüm ve geleceğimin kelimelerle sığdığı bir sandık. 

Benim yolumu kaybetsem bile yeniden bulabilmeme yardımcı olacak pusulam. 

Umarım yolunu bulmak isteyen herkes için öyle olur. 

Yorum Yaz