Ne kadar seviyoruz kendimizi ?
Ne kadar özen gösteriyoruz ?
Hiç ayna karşısında ‘Ben kimim?’ diye sordunuz mu kendi benliğinize?
Yarın ne olacağım?
Haydi bir kalem, kağıt alın ve bomboş bir sayfa karşısında ne kadar cesursunuz gösterin.
Nelerden fedakarlık diye vazgeçtiniz, nelere fedakarlık diye göğüs geriyorsunuz ?

Şu sıralar kendimi, kendim diye nitelendiremeyecek vaziyetteyim.
Ruhumun ağırlığını tüm zerrelerimde hissediyorum. Kaçış noktası ararken daha da bataklığa battığım o kadar aşikar ki herkesin bana kurduğu cümle tam olarak “Sen iyi misin?”. Sahi ben iyi miyim?
Herkes sormuş da bir ben sormamışım bu soruyu kendime. Siz sorun. Kağıdın ilk cümlesi bu olsun.
Ben iyi miyim?
Erdem Bayazıt o kadar haklı o kadar hakim ki tüm zerrelerimde “Cinlerin beynimde yaptığı düğün”. Alabora olmaktan son saniye kurtulmuş bir gemi ne kadar korunaklı ne kadar sağlam ne kadar iç açıcı ne kadar sevilebilir vaziyetteyse o haldeyim işte.
Hadi bunu değiştirelim.
Siz de benimle birlikte kendinizdeki eksiklikleri tamamlar mısınız? Bütün olmaya hasret olmaktan vazgeçelim mi? Lütfen. Şimdi o kalem, o kağıda her değdiğinde yazdığınız eksiklik ve fazlalıkları tersine çevirmek için aklınıza gelen her çözüm yolu için birer parantez açın ve o paranteze o yolu yazın. Yazarken de kendi beyninize kazıyın.
Bizden daha önemli hiçbir şey yok.
Ahmed Arif’in dediği gibi “Kendine iyi bak. Bir daha hiçbir ana doğurmaz seni.”
Var mısınız güneşli günler görmeye?