Kendinizi birkaç kelimeyle anlatmanız gerekse nasıl tanımlarsınız?
Eskiden bu soruya verecek çok cevabım vardı; uzun uzun, güçlü sıfatlarla bezenmiş cevaplar… “Güçlü bir kadınım!” derdim mesela ya da “Kendi ayakları üzerinde duran bağımsız bir kadınım.” diye başlardım söze. Oysa insan, ruhunu tanımlarken neden etiketlere ihtiyaç duysun ki?
Güçlü olduğum anlar, duygusallığımın ağır bastığı ve gözümden bir damla yaşın süzülüverdiği anlar, hırslı olduğum ya da tembellik etmek istediğim anlar, her şeyi akışına bıraktığım sakin zamanlarım, yalnızlığı seçtiğim veya etrafımı insanlarla kuşattığım anlar… hepsi el ele verip beni oluşturmuyor mu?
Bu ay Kadınlar Günü dolayısıyla gözümüze sık sık “ne” olmamız gerektiği ile ilgili reklamlar ilişti yine, her pankartta bazı sıfatlar yapıştırıldı kadın temasının üzerine. Belki güçlü kadınların hikayeleri anlatıldı ilham olsun diye ve bir anda, her gün içinde bulunduğumuz kendi iç mücadelemiz sıradanlaşıverdi gözümüzde. Oysa, bu yıl Miya mottomozda da sık sık söylediğimiz gibi, her birimiz kendi hikayemizin yazarıyız ve kendimize özgü hayatlar yaşıyoruz. “Ne” olduğumuza ve nereye varmak istediğimize karar verecek olan da bizden başkası değil.
Başkalarının hikayelerinden elbet ilham alacağız, elbet etkileneceğiz; fakat günün sonunda kendi hikayemizi gözümüzde değersizleştirmelerine izin vermeden, bize faydalı olduğunu düşündüğümüz dersleri alıp bize ait, belki engebeli ama güzel yolculuğumuza devam edeceğiz.
Bu düşünceleri benimsemeye başladığımdan beri, eski ben’in “güçlü” olarak görmediği şeylerin aslında bana ne kadar güç kattıklarını fark ediyorum. Asıl güç her şeyi kendi başıma yapacağım diye çırpınmak yerine zaman zaman yardım istemeyi de bilmekmiş; “her gün harikalar yaratmalıyım” düşüncesinden sıyrılıp arada bir mola verebilmek ve bunu kendine dert edinmemekmiş… Asıl güç bazen uzayıp giden o aralara rağmen “Hadi bakalım!” diyerek yerinden kalkıp hayatına kaldığın yerden devam edebilmekmiş, ola ki kaldığın yeri beğenmiyorsan yeniden başlayabileceğini söyleyen iç sesini dinleyebilmekmiş…
Günümüz dünyasında giderek çetrefilleşen kendimizi bulma ve özümüze varma yolculuğumuzda sizler neler yapıyorsunuz? Ben bol bol yazıyorum, okuyorum, hem kendimi hem de bana ilham olan dostlarımın sözlerini dinliyorum, kalemimi ve Miya’mı elime alıp planlar yapıyorum; bazen planlarıma harfiyen uyuyorum, bazen de bütün o “disiplinli” hallerimi bir kenara bırakıp kanepeye uzanıp uzun uzun dinleniyorum ve hayaller kuruyorum. Sonuçta bu benim yolculuğum ve yolculukta mola vermek istemek de benim kendime tanıdığım hakkım, öyle değil mi?
Tüm harika kadınlara kucak dolusu sarılıyorum.
Sevgilerimle