Başladı mı ünlü kozmetik firmalarının yüzdelikli indirim mesajları telefonunuza gelmeye? Marka stratejisi gereği özel gün gibi hediye alın reklamları? Çiçektir, böcektir cümleleri?… Ülkemizde yeni yeni anlaşılmaya başlanan bir gün için yazıyorum buraya. Her şeyin anlamsızlaştırılmaya, içinin boşaltılmaya çalışıldığı bugünlerde, araştırıp okumanın önemini iliklerime kadar hissediyorum.
Bu yüzden 8 Mart’ı anlatmaya geldim ben bugün, ‘’Dünya Kadınlar Günü’’. Geldim ki bugüne ihtiyaç duyulmasının nedenini anlayalım önce ve ihtiyaç duyulmamasının farkındalığına ulaşalım. Hayat, hepimize her zaman her istediğimizi kolaylıkla vermiyor maalesef. Ancak biz, kadınlar hayatta bir şeylere sahip olmak için çok daha çaba gösteren kısmında kalıyoruz insanlığın.
Ataerkil denilen toplum zihniyetine adanmış bir güruh insanın gölgesi her bir adetimize, örfümüze, dilimize öyle bir işlemiş ki… Ülkemizde kadın olmak diyince yıllar geçmiş ama hiçbir olgu değişmemiş zannımca. Hala potansiyelinin farkında olmayan, susan, arka planda kalmaya razı olan kadınlar var maalesef ki.
Bu ay tamamen bu duygularla oturdum bilgisayarımın başına ve dedim ki kendime ; ne olursa olsun sabah çocuğunu bırakıp topuklu ayakkabılarıyla işe giden kadınlar var, nöbetten çıkıp evine giden, hastalara bakan, sınıfta onlarca çocuğun göz bebeğine bakıp eğiten, tarlasını ekip biçen, hem okuyup hem çalışan, hayatı yazan nice kadın var… Umut dediğimiz şey daha ne ola ki? Başkaldıran, geleceği şekillendiren, vazgeçmeyen hemcinslerim varken, toplumu değiştirecek evlatları yetiştiren, yetiştirecek nice kadın varken karamsar olmak yakışmaz bize. Bu sebeple eğer hayallerinden vazgeçen, pes etmiş bir kadınsan en çok senin için yazıyorum bu yazıyı. İnsanlar hep söylerler, başarısızlığın kokusunu alsalar yaftalarlar, beklerler düşüşünü. Konuşmak için bahane aramayan bu kişilere ‘’Bu benim hayatım’’ deme cesaretini göster. İnan kendine, inan ki gözlerinin ışığı ile aydınlansın tüm toplum. İnan ki bir tohumun çatlaması ile hayatı getirmesi gibi kır kabuğunu.
Bugünün önemini daha iyi anlayabilmek için tarihçesine de bakmak gerekli elbette. 8 Mart 1857’de New York’ta bir tekstil fabrikasında 40.000 dokuma işçisi daha iyi şartlarda çalışabilmek için grev yaparlar. Bu kadın grevcileri sendika eylemcileri ile dayanışmasını engellemek için patronlar ve yandaşları fabrikaya kitlerler. Derken fabrikada bir yangın başlar ve çoğu kadın işçi bu yangında can verir. Cenazelerine yüzbinlerce kişi katılır. Sonraki yıllarda ise Danimarka’da gerçekleşen Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda önderlerden biri bugünün ve işçilerin anısına 8 Mart’ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü olmasını teklif eder ve teklif, oy birliği ile kabul edilir. Türkiye’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında gerçekleştirilir. Ancak uzun yıllar bugünün kutlanmasına izin verilmez. 1975 yılında ‘Birleşmiş Milletler Kadın On Yılı’ ilan edilir. Türkiye de bu kapsamda yer aldığı için 1975 yılında Türkiye’de ‘Kadın Yılı Kongresi’ yapılır. Deyim yerindeyse ‘bağırarak’ bugünün kutlanması ise 1984 yılını bulur. Bu sebeplerle dünya üzerinde çoğu kadın bugünü bir bayram gibi kutlanmasına karşı çıkar. Bedeli ödemek hep kadınlara kalır çünkü. Hele de bu topraklarda…
Pek çok sabaha ‘kadın’cinayeti ile başlamayı kanıksamadığımız, haklarımızı sonuna kadar öğrendiğimiz ve kendimizi savunmak zorunda kalmadığımız, bilim adamı yerine bilim insanı diyelim mi, şu işi adam gibi yap, karı gibi gülme, kadın yazar,kadın yönetici, kadın şoför gibi kelimelerin kullanılmadığı hatta unutulduğu zaman kutlayacağım asıl ben bugünü. Hala daha öğrencilerimin ailelerinden sadece kız diye okumasını gereksiz gören zihniyeti gözümle görüyor ve korkusuzca savaşıyorum çünkü. Bir kadın olarak, kadın olmayı gözlerine sokarak.
Her zaman, her yerde söylediğim cümleleri Miyamız’ın değerli kadınlarına, kızkardeşlerime de söylemeyi istedim. Okuyun kızlar. Jane Austen’ı, Virginia Woolf’u, Muazzez Ilmiye Çığ’ı, Sylvia PLath’i, Tomris Uyar’ı, bazı bilirkişilerin ‘muzır’ diye gerekçe göstermeden ilan ettiği Asi Kızlara Uykudan Önce Hikayeler’i… Araştırın, dış ülkelerde kadınların oy hakkı kazanmaları için verdikleri mücadeleyi. Öğrenin,Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” sözünü. Atamız’ın gençliğe,kadınlara söylediklerini. Bir ülkede zihniyetin nereden nereye geldiğini. Dinleyin, hayal edin. Şarkı söyleyin, gülün, dans edin. Bu hayat yolunda kendinizi gerçekleştirmek için bir hakkımız var. Bu hakkı bir başkasına vermeyin. Yaşadım diyebilmek için. Hepinizi çiçek ruhlarınızdan kucaklıyorum. 😊 Bu ay cemre en çok ruhlarımıza düşsün. Kutlu olsun!
Sevgiyle…
İyi okumalar…
‘’Zihnimin özgürlüğüne vurabileceğiniz ne bir kilit var ne de bir sürgü…’’
Virginia Woolf