Merhaba Sevgili Miyasever,
Şubat ayına nasıl geldiğimizi bile anlamadan geçiyor zaman. 2022 oldukça hızlı başlayarak, ülke olarak oldukça sıkkın ve gergin bir dönem yaşadığımızı düşünsek de Şubat’ın gelişi şanındandır kırmızlarla, kalplerle, çiçeklerle hep. Unutmayınız ki kışın sonu hep bahar. 14 Şubat, kimilerinin saçma ve ekonomiyi canlandırmak için bir tuzak olduğunu kabul ettiği, Canımız Yıldız Tilbe’yi meşhur şarkısında avaz avaz takip ettiği; kimininse sevgisini göstermek için bir sebep olduğu bir gün zamanımızda. Nasıl düşünürsünüz bilmem ama ben sevginin günü olmadığını düşünenlerdenim ( Sevgili eşim, sen bu satırları pas geç! 😊 ) , tabi ki bu eğlenmek için bir bahane olmadığı anlamına gelmiyor. 😊
Ah aşk! Üzerine en fazla eser yazılmış, insanı göklerden magmaya her hissi yaşatmış o duygu. Hakkında ahkam kesmek çok da haddimize değil. Ancak aşk, sevgi gibi kavramların sadece sevgiliye hissedilmeyeceğini ailen, işin, hayat amacın, inancın için de hissedebileceğini hatırlatmak istedim. Aslı ışk olan sözcük, tasavvuf edebiyatında evrenin var olmasına yol açan ilk neden anlamında kullanılır. Yani her şey dünyada sevgiyle başlar. Bu sebeple kalbini dinlemeyi, bu duyguya asla sırtını dönmemeyi hatırlatmak istedim sana.
Bu bol kalpli ayda tüm dünyada sanatları kadar aşkları ile de yankı uyandırmış kişileri kahvemin yanına arkadaş ediniyorum. ( Romantizm her daim! 😊 ) Hem dünyadan hem ülkemizden kişilerin hikayesini bulabilirsin aşağıda. Belki içlerinden birini kendine daha yakın bulursun da sen de araştırırsın kim bilir. Kahven bol köpüklü, kalbin aşkın tüm kelebekleriyle dolsun.
- EFSANEVİ AŞKLAR
Kültürümüzün aşk üzerine mihenk taşları. Birinin adını duyduğumuzda zihnimizde hemen diğer ismin belirdiği aşıklar. Benim de halk edebiyatında en sevdiğim konular. Leyla ile Mecnun, Aslı ile Kerem, Ferhat ile Şirin, Arzu ile Kamber… Hepsinde de ortak olan, sevdiğinin uğruna yaptığı fedakarlıklar, göze aldığı zorluklar. Mecnun küçüklükten sevdiği Leyla için çöllere düşer; Ferhat, Şirin için dağları deler; Kerem, Aslı için tutuşup kül olur. Günümüzde anlaşılmayı bekleyen nice hikaye barındırıyor kültürümüz. Ve aşka ne kadar saygı duyduğumuzu gösteriyor. Şans verin tarihi aşıklara, hikayeleri kalbimizi hem kırıp hem ısıtacak.
2 ) MİTOLOJİK AŞIKLAR
İşin içine mitoloji girince burası dipsiz bir kuyu. Bu sebeple ben içlerinden en sevdiklerimle devam etmek istiyorum.
Afrodit ve Çoban Anahis’in aşkı: Bu yazıda Aşk ve Güzellik Tanrıçası Afrodit’ten bahsetmesek olmaz tabi. O kadar fazla macerası var ki. En rağbet gören hikayelerinden birisi de bu. Efsaneye göre Truvalı çobanın ve ondan sonra gelen bütün çobanların yanık kavalları, hep bu aşkı fısıldamış.
Selene ile Endymion: Yakışıklı çoban Endymion ile Zeus’un güzeller güzeli kızı, Ay Tanrıçası Selene biribirlerine aşık olurlar. Ancak Olymposlu tanrılar bu aşka izin vermezler, çobanın öldürülmesini isterler. Zeus, öldürmek üzere Endymion’un yanına gider ancak aşklarını görüp onlara kıyamaz. Endymion’a bir dilek hakkı sunar; O da sonsuz uyku diler. O günden sonra Selene dolunay ile gökyüzünü aydınlatıp sevdiğini arar. ( 90lar kuşağı olup Ay Savaşçısı çizgi filmini gözünü kırpmadan izleyen kız kardeşlerim, isimler tanıdık geldi mi? 😊 )
3 ) DANTE VE BEATRİCE
1200lü yıllarda yaşadığı bilinen ve İtalya’nın en önemli şairlerinden Dante’nin ilk defa 9 yaşında, ikinci defa ise 18 yaşında gördüğü Beatrice’ye duyduğu derin bağlılık ve aşk hikayesi. Beatrice’nin başka bir dükle evlendirilmesi ve genç yaşta ölümü şairin en ünlü ve dünya edebiyatında yer etmiş eseri ‘’İlahi Komedya’’nın da yazılmasını etkilemiş.
4) KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN İLE HÜRREM SULTAN
Popüler kültüre kurban ettiğimiz bir aşk hikayesi. Tek gerçek, Kanuni Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’ı ölene dek çok sevmesi ve çoğu konuda onun fikrine önem vermesi. Geride bıraktığı yazdığı şiirleri.
5) PRENS REINER VE GRACE KELLY
Monaco Prensi, döneminin en güzel ve ünlü oyuncularından Grace Kelly’e gördüğü ilk andan itibaren deyim yerindeyse vurulmuştu. Bir moda çekimi için onu ülkesine davet etti ve birbirlerinden etkilenerek evlendiler. Her şey bir peri masalı gibi ilerlerken çocuklarının olmasının ardından Prens Reıner’ın Grace’e olan ilgisinin tamamen kaybolduğu ve onu aldattığı konuşulmaya başlandı. Grace Kelly ise kendisini bu dönemde tamamen hayır işlerine vermişti ve halk tarafından çok seviliyordu. Ancak bir trafik kazası ile bu dünyadan ayrıldı. Ve çok şey gibi kaybedilince değeri bilindi. Bu olaydan sonra Prens Reıner hiç evlenmedi ve ölünce Grace’in yanına gömüldü.
6 ) John Lennon ve Yoko OnoBeatles’ın efsanevi solisti John Lennon’un evliyken tanıştığı Japon sanatçı Yoko Ono ile olan aşk hikayesi oldukça etkileyici. Eşinden ayrıldıktan sonra Yoko Ono ile evlendi. Herkesin saygı duyduğu çift, savaş karşıtı protestolarında hep birlikteydi. Grup dağılınca milyonlarca Beatles hayranı Yoko’yu “Japon Cadısı” olarak lanetledi. Bu delicesine tutku 1980’de bir fanatiğin namlusundan çıkan kurşunlara hedef olan Lennon’un ölümüyle noktalandı. Hayatın en büyük acılarından birini yaşayan Yoko Ono, John Lennon’u ölümsüzleştirmek için pek çok proje gerçekleştirdi ve aşkını tüm dünyaya gösterdi.
7) Frida Kahlo ve Diego Rivera
Ah çiçek ruhlu Frida! Beni en fazla etkileyen hikayelerden birisi onunki.
“Hayatımda iki kaza oldu: Biri otobüs tramvayla çarpıştığında, ikincisi ise Diego ile tanıştığımda.” (Frida Kahlo)
Yüzü hemen her yerde resmedilen ikonik bir kahraman Frida. Aşkla acının iç içe geçtiği bir yaşam hikayesi var. Meksika’da doğan ve daha 6 yaşında çocuk felci geçiren, 18 yaşında ise korkunç bir trafik kazası ile leğen kemiğine bir demirin girmesi ile oldukça zor ve karanlık bir süreç atlatır Frida. Ancak karakteri o kadar renklidir ki aylarca kalkmadığı yatağında bile resim yapmanın, renkleri görmenin bir yolunu bulur. Bu dönem sonrası bir arkadaşının vasıtasıyla tanır ‘’Meksikalı Michelangelo’’ lakaplı Diego’yu. Hem yaşları hem görünüşleri birbirinin tam zıttıdır. Fil İle güvercinin aşkı diye adlandırır ve Frida’nın annesine varana dek bu aşkın karşısında dururlar. Ancak Frida bunları duymaz bile ve evlenirler. Diego ise Frida’nın kız kardeşi ile olacak kadar çizgiyi aşmış bir sadakatsizdir, onu defalarca aldatır. 1939 yılında boşanırlar ama bir yıl sonra yeniden evlenirler. Aralarında büyük bir tutku ve bir o kadar da acı olur hep. Frida’nın 1954 yılında hayata gözlerini yumması ile bu aşk hikayesi son bulur…
8 ) Salvador Dali ve Gala
Çağının en çılgın ressamı Dali yaşadığı travmalardan dolayı kadınlara ve aşka güvensizdi. Hayat, karşısına Gala’yı çıkarana dek. Evli ve bir oğlu olmasına rağmen ruhunu okuyabildiği Dali’nin elinden tutan, peşinden giden ve elli yıl bırakmayan Gala, onun bir nevi ilham perisiydi. Gala öldükten sonra Dali, hayatla bütün bağlarını koparmıştı.
‘’Gala’nın acısından –ki benim acımdır-, Gala’nın ölümünden –ki benim ölümümdür- başka hiçbir şey hayatıma dokunamaz.” S. Dali
9) Jean Paul Sartre ve Simone de Beauvoir
Yüzyılın en özgür aşkı. Hiç evlenmeseler, hiç aynı evde yaşamasalar ve bağlılık konusunda bir söz vermeseler de her gün görüştükleri bilinen çiftin bu anlaşılmaz, karmaşık ilişkisi 51 yıl boyunca devam etti ve birbirlerini besledi. İkisinden biri ölünceye dek…
10) Kafka ve Milena
Milena, kötü giden evliliği ve kocasının sorumsuz davranışlarından ötürü harıl harıl iş aradığı dönemde Kafka ile ilk kez buluşur. Milena, buluşmanın sonunda iş bulmanın sevinci ile eve döner. Ancak sevginin ne demek olduğunu pratikte hiç bilmeyen Kafka, Milena’yı tüm kalbiyle sevmeye başlar. Kafka hiçbir zaman Milena ile birlikte olamaz. Milena’sız bir hayata tahammül edemediği için tedavisini kendi isteği ile sonlandıran ve ölüme koşar adım ilerleyen Kafka, Milena için yazdığı gönderilmemiş mektupları en yakın arkadaşı Max Brod’a teslim eder ve hepsinin yakılmasını ister. Ancak Max Brod arkadaşının vasiyetini yerine getirmeyi reddeder ve hem Kafka’dan hem de Milena’dan aldığı emanetleri yayınlatmaya karar verir. Böylece ilk olarak 1952 yılında 3 farklı dilde yayınlanan ‘Milena’ya Mektuplar’ eseri dünya edebiyatına kazandırılmış olur. Okumadıysanız şiddetle tavsiyedir.
11 ) Nazım Hikmet ve Piraye
Kız kardeşinin arkadaşı Piraye’yi görüp beyaz tenli, kızıl saçlı bu güzele duyduğu aşk ve yazdığı satırlarla onun gönlünü çalan şair Nazım. Evlendikten kısa bir süre sonra hapse girer ve tam 12 yıl aşkını o güzelim şiir satırlarına teslim eder.
Ne güzel şey hatırlamak seni :
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken…
Ne güzel şey hatırlamak seni :
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının…
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti…
Ancak hapiste Nazım’ın gönlü bir başka kadına kapılır ve Piraye’den ayrılmak istediğini söyler. Böylece boşanırlar ve 12 yıllık bekleyiş hüsranla sonuçlanır. Piraye ölene dek başkasıyla evlenmez. Nazım yine onu çağırır ancak ; ‘’Piraye öldü aşkından, yine de dönmedi Nazım’a.’’
12) Ahmed Arif ve Leyla Erbil
Ahmed Arif, büyük bir aşkla seviyordu Leyla Erbil’i. Ancak bu aşkın karşılığı Leyla Erbil için sadece dostluktu. Şairin yazdığı mektuplar kitaplaştırıldı.
“Seni Tanrı gibi değil, Tanrı kavramını Leyla gibi seviyorum.” A. Arif
13 ) Tomris Uyar ve Turgut Uyar/ Cemal Süreya/ Edip Cansever
Kalemleriyle çağdaş edebiyatın en güzel külliyatını bize bırakan şairlerden bahsetmek istiyorum. Şiir okumak farklı bir yetkinlik alanı olsa da duyguların en damıtılmış halini bu şairlerin satırlarından bulabileceğinize emin olabilirsiniz. Öykü yazarı Tomris Uyar’ı şair Ülkü Tamer’in eşi olarak tanıyoruz ilk. Ancak evliyken şair Cemal Süreya ile birbirlerine aşık oluyorlar. Çok uzun sürmeyen birlikteliklerinin ardından Tomris Uyar, 16 yıl boyunca hayatı paylaşacakları Turgut Uyar ile tanışır. Edip Cansever ise yıllar boyunca platonik olarak sever Tomris Uyar’ı. Sanırım en fazla tanışmak istediğim karakterlerden birisin Tomris Uyar.
“kimselere benzemesin isterim seni övdüğüm / seni övdüğüm zaman / güzel bir Çingene yalnız başına dolaşmalı kırlarda” Turgut Uyar
Kimi sever değer bilmez, kimi aldatır, kimi kavuşamaz, kimi kavuşmak için nelere katlanır… Bin bir türlü hikaye. Aşk da her kişiye özel değil mi aslında, kusuru da kusursuzluğu da karşındakine verdiğin emekle orantılı olan. Yaşam, en güzelini çıkarsın karşınıza. 😊